“Ben sıkı bir savaşçıydım. Hala daha öyleyim. Özellikle iç dünyada verilen savaşlarda elimden geleni ardına koymamak nedir, iyi bilirim. Ancak, kendi içimde ve yakın ilişkilerimde verdiğim yıllar süren “mücadele” sonrası, bu alanlardaki “savaşın” salt çabayla kazanılmadığını artık, iyi biliyorum.
Çaba, kendinden önce gelen hakiki bir kabulün koluna girmedikçe dönüşüm başlamıyor.
İnsan önce bir, o hayatın önünde başını eğecek… Kendi elinden gelenlere, gelmeyenlere… Karşısındakinin elinden gelen ve gelmeyenlere… Geçmiş nesillerde atalarının elinden gelmiş olan ve gelmemiş olanlara razı gelecek.
“Hayat sen büyüksün, ben küçük.”
Boşu boşuna söylemem bunu yoga derslerimde. Hissederek söylerim… “Savaşçı”bir ruh olarak söylerim… O yüzden dokunur insanlara. Başımı öne eğip de hayatın benden büyük olduğunu idrak ettiğim anlarda, bedenimde hissettiğim acı dokunur, onların bedenlerindeki acıya. Acılarımız, sarılır birbirlerine…
Bazı insanlar “çabanın koluna girmiş olan bir kabulü” anlamakta zorlanırlar. Ya kişisel gelişim lugatındaki “Her şeyi önce kabul edeceksin” kalıbını söyler ancak bunu gerçek anlamda hayatın içinde bir yere koyamazlar. Bazıları da, bu kabul olayına kökten karşıdırlar. Kabulü; pasif, güçsüz bir yer olarak görürler. Bir çeşit sorumluluk almamak, gücü kendinden başka bir yere vermektir kabul onlar için. Bazen Allah’a, bazen hayata, bazen kader kısmete…
Peki, kabul etmenin iyileştirici gücünden bahsedenler, hakikaten her şeyi kabul etmemizi ve hiçbir şeyi değiştirmek için çaba göstermememizi mi kastediyorlar? Ya insanların “iyiliği”, “ileriye gitmesi” için yapılmış devrimler? İç dünyamızda yıllarca, ancak sabırla ve çaba ile alınabilen o yollar? Kimse bunların insana katkısını ve burada çabanın yerini yadsıyamaz herhalde…
Peki o zaman “bir şeyi dönüştürmeden önce, kabul edeceksin” kavramını nereye ve nasıl yerleştireceğiz hayatın içerisinde? “
Yukarıdaki yazı, Berivan Aslan Sungur’un Pozitif Mindfulness Dergisi için yazdığı Ocak sonu yayınlanacak olan bir yazıdan alıntıdır. Mindfulness Dergisi Ocak ayı sayısını edinerek, yazının tamamını okuyabilirsiniz.
Önemli Not : Bu seminer tüm Hapaka üyelerine açık bir seminerdir. Ayrıca Sandra Pasensya ile “Keşke Bilseydim!” ebeveynlik kapalı grubu katılımcıları için de bu kapalı grup içerik müfredatının bir parçasıdır. Berivan Aslan Sungur, kabul ve çaba konularını, ebeveynlik sürecinden de bolca örnek vererek ele alacaktır.
Bu seminerde Berivan Aslan Sungur ile içsel dönüşüm yolculuğunda kabul ve çabanın süreç içerisindeki anlamını, yerini konuşacağız.
Dönüşüm sürecini hayatın içinden bir yerden, günlük hayatımızdan örnekler ile konuşmak, kabulün, teslimiyetin, çabanın süreçteki yerlerine, anlamlarına ve danslarına birlikte biraz daha yakından bakmak isteyen herkesi bu seminere bekliyoruz.
- İçsel çalışma yapan
- Dönüşümün doğasını, kabul ve çabanın süreç içerisindeki yerini, birlikteliğini merak eden
- Bu konulara hayatın içinden bir yerden birlikte kafa yormak isteyen herkesi
Berivan Aslan Sungur’un sürece ilişkin kendi hayat deneyimlerini, kendi bulduğu anlamlarını dinlemeye ve paylaşmaya davet ediyoruz.
Konu Başlıkları:
- Dönüşüm süreci
- Kabul ve çabanın bu süreçteki birlikteliği ve dansı